27 Mayıs 2015 Çarşamba

KİNETİC ART



Hareket olaylarını inceleyen bilim dalıdır. 20. yy.’ da Amerika’ da doğmuş olan Op’art duran ya da hareket halinde bulunan objelerin retina ile algılanması olayı denemelerini konu edinen bir sanat türüdür. Optik deyimi hareket olayını da kapsamaktadır. Böylece kinetik-optik deyimi birbirine yakın anlamda kullanılmaktadır. Kinetik sanat büyük ölçüde optik özellik göstermektedir.[1]
Önceleri fizik ve kimya dallarında hareketle ilgili olayları tanımlamak için kullanılan kinetik sözcüğü 1945’ten sonra sanatçıları ilgilendirmeye başlamış, ışık ve hareket, plastik ve görsel sanatların tasvirinde estetik öğeler ve ifade araçları olmuştur. 1960’ ta kinetik, sanat kronolojisinin yayınlanışıyla sanat dilinde yer etmiştir.
[2]

Arkaik sanatların hareketsiz, blok gibi görünen heykelleri zamanla ve sanat anlayışlarına göre hareketlendirilmiş, barak sanat aşamasında hareket ve ışık temel sanatsal ifade öğeleri sayılmıştır. Bernini’nin Apollon ve Daphne, Prosperina’nın kaçırılması, daha sonraları Carheaux’un La Danse’i, Rude’ün Marseillaise grup heykellerinde hareket, ifadenin tümüyle bütünleyici elemanları olarak değerlendirilmiştir. Fütürist resim ve heykel sanatçısı Baccioni tümüyle hareket algısı veren mekanda tek fom sürekliliği adlı bronz heykelini, hareket olayını somutlaştırmak için yapmıştır.
[3]
Kinetik Sanat’ın Başlangıcı Bauhaus, Rus Konstrüktivistleri, De Stilj hareketi ve daha yakın dönemlerden Alexandre Calder bu akımın kaynağını oluşturmaktadır. Kinetik sanat ilk kez konstrüktivistlerce ortaya atılmış ve bu sanat düşüncesini Pevsner ve Gabo kardeşler manifestolarında şöyle savunuyorlardı. “Sanatın Mısır’ dan gelme bin yıllık yanılgısından, sadece statik ritimlerden oluşabileceği yanılgısından kendimizi kurtarmalıyız. Çağımızın duyarlılığının ana biçimi olarak, sanatın en önemli unsurlarının kinetik ritimler olduğunu bildiriyoruz.” İlk kinetik heykel bu anlayışla 1920’ de N. Gabo tarafından yapılan “kinetik heykel: Yükselen ve Duran Dalga” dır.
Kinetik Sanat Türleri
1974’de Frank J.Malina hazırladığı Kinetik Art : Theory And Practice (Kinetik Sanat : kuram ve uygulama) adlı kitapta, Kinetik Sanat’ın kapsamını parçaları mekanik yöntemle hareketli kılan üç boyutlu nesne ve kuruluşlar olarak tanımlamış, ayrıca film aygıtlarından yararlanılarak yaratılan resimleri de bu kavram içine dahil etmiştir. Bugünkü kinetik kapsamında değerlendirilen türlerse şöyle sıralanabilir.
[9]
1. Optik Yanılsama ve Görsel İkiliklerin Olanaklarından Yararlanılarak İzleyicide Optik Oynama ve Hareket Yaratan Resimler: Bu tür yapıtlar çoğunlukla OP SANAT tanımı içinde değerlendirilir. Statik durur gibi görülen bazı eserlerde hareket algısı verebilir. Fransız resim sanatçısı Victor Vasarely’nin bazı iki boyutlu yapıtları, küçük hücremsi yüzey düzenlemeleriyle hareket ediyormuş gibi gösterilmiştir.
Kişiden kişiye değişen bir yorum ve algılama kabiliyetine dayanan rengarenk plastik formlar, kareler, yuvarlaklar, ilgi çekici düzenlemelerle yüzeyleri dolduran bir sanat olan kinetik sanat 1955’de Paris’te Victor Vasarely tarafından tanıtılmışken günümüzde bu sanatın merkezi Newyork’ta gösterilmiştir. Vasarely, dünyada Kinetik Sanatın babası olarak tanınır.
2. İzleyicinin Mekan İçinde Yerini Değiştirmesiyle Biçim Değiştiren İşler: Bunun ilk örneği ELLİSSİTSKİ’nin 1928’de Hannoverde tasarladığı “Soyut Galeride” ki uygulamasıdır. 1950’den sonraysa Venezüella’da ressam SOTO, İsrailli sanatçı AGAM ve Fransız Görsel Sanatlar Araştırma Grubu (GRAV) benzer türde çalışmalar yapmıştır.
3. Neon Işıklı İlanlarda olduğu gibi, bir işin kademeli olarak aydınlatılmasıyla elde edilen ışık akışından yararlanarak yaratılmış hareket yanılsamasının bulunduğu Yapıtlar: “Işık Sanatı” bu yöntemden yararlanmıştır. Nicolas Schoefe; kinetizmin temel malzemesi olan mekan, ışık, zaman, dinanizm ilkelerini ortaya koyan Nicolas akımın kuramcısı olarak kabul edilir. Heykellerinde devinim ve ışık yansıması sorunlarını irdelemiştir.
4. Calder’in Mobilleri gibi hareket sağlayan bir aygıt olmaksızın kendiliğinden hareket kazandırılan üç boyutlu nesneler
5. Bir aygıt aracılığıyla hareket kazandırılan üç boyutlu nesneler


Başlıca Sanatçıları :
  • Alexander Calder (1898-1976)
  • Naum GABO (1890-1977)
  • Nicolas SCHOEFER
  • Jean TİNGUELY
  • Nagy MOHOLY


















MİNİMAL ART

Minimalizm, modern sanat ve müzikte, kökeni 1960'lara giden, sadelik ve nesnelliği ön plana çıkaran bir akımdır. ABC Sanatı, Minimal Sanat gibi tabirlerle de anılır.

  Görsel Sanatlarda Minimalizm

    Soyut dışavurumculuğun biçime ve duyguya verdiği aşırı öneme karşı bir tepki olarak, nesnenin nesne olma özelliğine dikkat çekmek ve ifade, tarihsel, sembolik anlamlarını minimuma indirmek amacıyla hareket etmiştir. Minimalist sanatçılar, nesnelere ve nesnelliğe olan bu ilgi nedeniyle genellikle heykel üzerinde yoğunlaşmışlardır. Bu alandaki önemli isimler arasında Carl Andre, Sol LeWitt, Robert Morris, Richard Serra, Donald Judd, Dan Flavin sayılabilir. Süreç sanatı, arazi sanatı, performans sanatı ve enstalasyon sanaı minimalizmden etkilenerek ortaya çıkmıştır.


  Müzikte Minimalizm 

   Görsel sanatlara benzer şekilde, müzikte de minimalizm, biçimciliğe tepki olarak çıkmış, müzikteki duygusal sterilliği, entellektüel karmaşıklığı ve diğer biçimleri ortadan kaldırma amacı gütmüştür. Tarihi veya duygusal izlenimleri en aza indirgemek için melodi ve harmonide basitlik ön plana çıkarılır, tekrarlara önem verilir. Elektronik enstrümanların kullanımı da bu amaca uygun olduğundan yaygındır. Minimalist besteciler arasında Philip Glass, Steve Reich, Terry Riley, La Monte Young ve John Adams sayılabilir.



HARD EDGE

1960 ve 1970lerin  soyut sanat akımıdır. Özelliği birbirine sert biçimde yaklaştırılan renkli geometrik alanlardır colur painting tarzının bir başka şeklidir.
1950-1960 yıllan arasında ABD'de etkili olan Hard-Edge ilk kez 1958'de Kaliforniyalı eleştirmen Jules Langsner tarafından dile getirilmiştir. Daha sonra 1959'da Lavvrence Allo-vay bu terimitek renkli ve belirgin, kesin çizgileri olan kompozisyonlar için kullanır. Hard-Edge yapıtlarında son derece titiz simetrili bir geometri görülür. Hareket Josef Al-bers'in öncülüğünde, Kari Benjamin, Lorser Feitelson, Frederick Hammersley, Al Held, Ellsworth Kelly, Alexander Liberman, Kenneth Noland, Ad Reinhardt, Leon Folk Smith, Frank Stella, Jack Younger-man tarafından yaygınlaşmıştır. Minimal Sanatın* temel yapılarının habercisi olan Hard-Edge, Color-Field'la* birçok benzerlik gösterir ve çoğu zaman bu iki hareketi birbirinden ayırmak zordur (Kenneth Noland gibi sanatçılar her iki akım içinde görülmektedir .



POP ART


Pop Art 
1950'lerin sonunda İngiltere'de ortaya çıkıp, daha sonra Avrupa'da ve özellikle Amerika'da yayılan sanat akımıdır.

Pop Art akımın sanat tabanı, 1945-1960 yılları arasında, yani II. Dünya Savaşı sonrasında yaygınlaşan Soyut Ekspresyonizmdir. Bu akımın temsilcilerinin ortak ilkeleri oldukça azdır. Birleştikleri tek ilke, resim yapma işinin yaratıcı yönünü yüceltmek, resmin ne yöne gideceğini ve neyi anlatacağını resme başlamadan Önce bilmeyi reddetmektir. Amerika'da Marc Rothko (1903-1970) ve Jackson
Pollack (1912-1956), Fransa'da ise Alman asıllı Hans Hartung ile Georges Mathiev akımın temsilcileri arasındadır.

Pop Art hareketini esas belirleyen unsur ise, tüketim toplumunun ihtiyaçlarıdır. Başta Amerika olmak üzere, sanayi aşamasına gelen ülkelerde, yaşama tarzı ile endüstriyel üretim nesneleri arasında ilgi çekici bir duyuş birliği sağlamıştır. Başka bir ifadeyle, tüketime yardımcı bir reklam aracı olarak işlevini sürdürür. Herhangi bir ürün sanatsal bir ifade içinde sunulurken, dönemin teknikleri (fotoğraf, baskı vs.) de kullanılmıştır.

Tüketim toplumunun sanatı olan Pop Art, ele aldığı nesneleri üst değerler düzeyinde halka tanıtmaya çalışır. Resimli roman ya da reklamcılık tekniklerinin kullanıldığı Pop Art, konserveden sigaraya kadar hemen her şeyi konu edinebilir. A. Warkol, G. Segal, R. Hamilton, R. Lichtenstein, T. Wesselman, Y. Klein ünlü Pop Art sanatçıları arasında yer alırlar.



POSY PAİNTERLY ABSTRACTİON




Post-resimsel soyutlama o sonradan Walker Art Center ve Toronto Sanat Galerisi'ne gitti 1964 yılında Sanat Los Angeles County Museum, için küratörlüğünü bir sergi için başlık olarak sanat eleştirmeni Clement Greenberg tarafından oluşturulmuş bir terimdir.

Greenberg 1940'larda ve 1950'lerde soyut ekspresyonizm türetilen ama bu resim tarzı yoğun resimsel yüzeylere zıt olarak "açıklık ya da berraklığını tercih" boyama yeni bir hareket olduğunu algılamışlardır. Sergide 31 sanatçı Walter Darby Bannard, Jack Bush, Gene Davis, Thomas Downing, Friedel Dzubas, Paul Feeley, Sam Francis, Helen Frankenthaler, Sam Gilliam, Al Held, Ellsworth Kelly, Nicholas Krushenick, Alexander Liberman, Morris Louis, dahil Arthur Fortescue McKay, Howard Mehring, Kenneth Noland, Jules Olitski, Ray Parker, David Simpson, Albert Stadler, Frank Stella, Mason Wells, Emerson Woelffer ve iyi 1960'larda bilinen oluyorduk diğer Amerikalı ve Kanadalı sanatçı bir dizi. 

Çağdaş sanatçıların önceki nesil arasında, Barnett Newman beklenen biri olarak saydı olmuştur "post-resimsel soyutlama bazı özellikleri." 

Boyama başlangıçta uzakta zaman yenilik ruhu tarafından desteklenmektedir soyut ekspresyonizm, gelen, farklı yönlere hareket devam ederken, terimi 1960'larda bazı para elde vardı "post-resimsel soyutlama", yavaş yavaş sert, minimalizm tarafından supplanted -kenar boyama, lirik soyutlama ve renk alan boyama.

ABSTRACT EXPRESSİONİSM




Soyut dışavurumculuk ( soyut ekspresyonizm), veya eleştirmen Clement Greenberg'in tabiriyle 
resimsel soyutlama 1940'ların ortalarında New York'ta ortaya çıkan ,ressamların gerçek nesnelerin temsiline yer vermeden kendilerini sadece renk ve şekillerine ifade ettikleri bir tür soyut sanattır. İlk Amerikan sanat akımı olarak kabul edilip, sanat dünyasının merkezinin Paris'ten New York'a kaymasında etkili olmuştur.
İnsanlar şiddet şiir,gizem,gibi soyut ekspresyonizm duygularını ifade etmek için birçok teknik kullanarak bu duyguları renkler yardımı ile ifade etmeye çalışır.Buna ek olarak,kendi bilinçaltının anlamı vermek üzere serbest renk kullanır.Onlar bu harekete doğaçlama olduğu için önem veriyorlar.


SURREALİSM



20. yüzyılın başlarında André Breton tarafından Freud’un görüşlerine (psikanaliz yöntemi) dayanılarak açılan bir sanat akımıdır. Sürrealizmin bilgi ve esin kaynağı olan Freud’a göre, insanoğlunun dış dünyasından edindiği alışkanlıklar, istekler bilinçaltında toplanır. Bu istekler düş (rüya, yarı rüya) durumunda çözülerek ortaya çıkar. Sürrealistler. Freud’un bu görüşünü edebiyata uygulamışlar ve bir anlamda bilinçaltının, bilinç alanına olan egemenliğini savunmuşlardır.
André Breton, sürrealizmle ilgili düşüncelerini 
şu sözlerle açıklar: “Sürrealizm, bugüne kadar ihmal edilmiş olan bazı çağrışım biçimlerinin yüksek gerçekliği, rüyanın büyük kudreti, düşüncenin karşılıksız oyunu hakkındaki inanışa dayanıyor. Sürrealizm, diğer bütün ruhsal mekanizmaları tamamen ortadan kaldırmayı ve hayatın başlıca sorunlarının çözümünde onların yerini almayı amaç edinir. Sürrealizm, 20. yüzyılın en önemli düşünce hareketlerinden biri sayılır. Günümüzün hemen bütün sanat kollarında bu akımın etkisi görülür.
  • Bilinçaltının, bilinç alanına olan egemenliği savunulur. Aynca bilinç ile bilinç dışını birleştirme esas alınır.
  • İçinden geldiği gibi yazmak bu akımın en belirgin özelliğidir.
  • Akılcılığın karşısında olan sürrealistler, geleneksel ve biçime dayalı inanç ve değerleri düşünceden silmişlerdir.
  • Sürrealist şairlerin dizelerindeki sözcükler, mantıksal bir sıra izlemek    yerine bilinçdışı psikolojik süreçlerle bir araya gelir.